6 Aralık 2017 Çarşamba

BÜYÜK YOLCULUK



               AFRİKA KITASINDAN BAŞLAYAN BÜYÜK YOLCULUK

İnsan türünün tarihi 200.000 yıl öncesine dayanıyor. Bazı araştırmacılara göre 340 bin yıl, hatta çok daha eskidir. Ancak burada sadece genel kabul gören verileri esas alıyoruz. 130.000-190.000 yıl öncesindeki buzul çağı başlayana kadar homo sapiens'ler geniş çayırlarda avlanarak besleniyorlardı. Ayrıca yabani meyve ve bitkilerden de yararlanma imkanları vardı.

Buzul çağının yol açtığı kuraklık nedeniyle yeni gıda kaynakları bulunması gerekti. İşte bu dönemde ilk defa deniz ürünlerini de keşfettikleri düşünülmektedir. Bu teoriyi destekleyen bazı deniz kabuklularının kalıntıları bulunsa da geniş çaplı bir araştırma mümkün değil, çünkü o dönemdeki sahiller bugün deniz altında kalmış durumdadır. 

Haritada görüldüğü gibi 150-200 bin yıl önce Doğu Afrika hariç hiçbir yerde insan yaşamıyordu. Değişik kaynaklarda belirtilen tarihler farklı olsa da genel anlamda bütün laboratuar sonuçları National Geographic’in verilerini doğruluyor. Burada Oxford Üniversitesi profesörü Dr. Stephen Oppenheimer’in hazırlamış olduğu harita üzerinde insanoğlunun on binlerce yıl süren büyük seyahatini inceleyeceğiz.

Anne tarafından yapılan testlere mtDNA veya “Havva geni” de denmektedir. Kitabı mukaddese atfen “Mitokondrial Eve” (Havva) adı verilen ilk kadının 200.000 yıl önce yaşadığı hesaplanıyor.



Peki, nasıl olur da ilk erkek 70 bin yıl önce yaşar? Bu sorunun cevabı henüz verilmiş değil, bilinen şu ki “Adem” adı verilen ilk erkek yaşadığı esnada mtDNA haplogrubu L Afrika kıtasında zaten vardı ve 100.000 yıldan fazla bir süredir insanlar o coğrafyada bulunuyorlardı. Son zamanlarda ikisinin eş zamanlı yaşadığını ileri süren bazı araştırmacılar oldu, konuya ilişkin çalışmalar halen devam etmektedir.

125.000 yıl önce ilk defa Afrika kıtası dışına göç eden insanlar neandertalların yaşamakta olduğu Levant (Lübnan, İsrail, Suriye, Filistin…) bölgesine yerleştiler. Bu belki de neandertallar ve insanların ilk karşılaşmasıydı. Ancak insanların kıta dışına bu ilk göçü başarılı olmadı. Buzul çağında Orta Doğu ve Kuzey Afrika’nın çöle dönüşmesi sonucu varlıklarını devam ettiremediler, bölge tekrar neandertalların yaşam alanı oldu.30.000 yıl önce insanların Avrupa kıtasına yayılmasından hemen sonra neandertalların soyu tükendi. Bir teoriye göre neandertallar insanlarla melezleşerek tarih içinde kayboldukları varsayılsa da, daha kuvvetli bir teori insan-neandertal savaşının sonunda yeryüzünden aniden silinmiş olmalarıdır. Bazı antropologlar tarafından neandertallar insandan ayrı bir tür olarak belirtilmekte ve  “homo neanderthalensis” olarak adlandırılmaktadır. Bazıları ise homo sapiens, yani insana ait bir alt tür olarak kabul etmektedirler.Son on yılda yapılan testler neandertallar üzerindeki sır perdesini biraz daha araladı. Homo sapiens ile fazla benzerlik göstermeyen bu tür, insanlarla çok az melezleşti. Afrikalılar dışındaki insanlarda %1-4 oranında neandertal geni tespit edilmiştir. Bu durum insanların Afrika kıtası dışına çıktıklarında Levant bölgesinde karşılaşmış olmasından kaynaklanmaktadır. Haritada neandertalların 30 bin yıl öncesine kadar yaşadıkları coğrafya görülmektedir. 


Neandertalların evrim sürecinde insanların atası olduğu teorisi de genetik araştırmalar sonucu çürümüş oldu. Neandertalları modern insanın atası değil belki kuzeni olarak tanımlamak daha doğru olur.
Buzul Çağı

90.000 yıl önce yaşanan şiddetli soğuklardan dolayı Levant yaşamı imkansız kılan bir çöle dönüştü. Sahra geçidi de kapandığı için geriye dönüş mümkün olmadı. Böylece 125.000 yıl önce bölgeye yerleşen insanların tamamı öldü ve Afrika kıtası dışına ilk göç girişimi başarısızlıkla sonuçlandı.


İnsanların yeryüzündeki seyahatleri buzul çağının getirdiği sorunlar ile her zaman doğrudan ilişkili olmuştur. Değişen iklim koşulları ve yeni gıda alanları arama insanları göçe zorlayan en önemli etkenler olduğundan, dünyanın son 150.000 yıllık ısı değişimini incelemekte yarar var.

Artık insanlar 45.000 yıl daha Orta Doğu’da olmayacaktır. Soğukların etkisini kaybetmesiyle Levant’ın eski yerlileri olan neandertallar bölgeye tekrar yerleştiler ve varlıklarını 30 bin yıl öncesine kadar sürdürdüler.

Neandertallar ve buzul çağı konusundaki kısa bilgilendirmeden sonra kaldığımız yerden devam edelim;


Afrika kıtası dışına ikinci göç 85.000 yıl önce oldu. mtDNA haplogrubu L3, düşen deniz seviyesinden yararlanarak 16 km genişliğindeki Bab-el-Mendeb boğazından Yemen’e geçti. Arap yarımadasında veya Hindistan’da L3’ten ayrılarak oluşan M haplogrubu bütün Güney Asya’ya yayıldı.
mtDNA haplogrubu ‘M’ bugün Levant bölgesinde yok denecek kadar azdır. Arap yarımadasının güneyinde %15 oranında, Doğu Afrika’da ise daha az rastlanmaktadır. En yoğun görüldüğü Pakistan ve Kuzey Batı Hindistan’da bütün mitokondrial genlerin %30 ila 50’sini oluşturmaktadır. Paleolitik çağda oldukça geniş bir alana yayıldılar. Aşağıda bu grubun göç rotasını görebilirsiniz.
Son 2 milyon yılın en büyük yanardağ patlaması sonucu 100x30 km ebadındaki Toba gölü oluştu. Volkanik küller kuzey doğu istikametinde yayıldığı için Sumatra’dan bütün Hindistan’a kadar geniş bir coğrafyayı kapladı. Bugün bile birkaç metre kalınlığındaki kül tabakalarına rastlamak mümkündür. 

Aslında bu olay neden Hindistan’da iki önemli mtDNA haplogrup (M ve N) olduğunu açıklıyor. Doğu ve Kuzey Hindistan genlerinde gözle görülür farklar vardır. Nepal, Burma ve batı Hindistan’da Mongoloid genlere rastlamak mümkündür. Himalayalar boyunca kuzey doğu hattının ayırdığı bu genetik farklılaşmaya Toba yanardağının neden olduğu tahmin ediliyor.
Bu volkanik faciadan binlerce yıl sonra yeniden göçler başladı Hindistan’a yönelen grup İran üzerinden Anadolu ve Güney Kafkasya’ya kadar geldi. Bunlar Türkiye, İran, Ermenistan ve Azerbaycan coğrafyasına yerleşen ilk insanlardır. Daha sonra Avrupa’ya da seyahat edecek olan bu insanlar ancak 50.000 yıl önce bölgeye gelebildi. Çünkü 55-65 bin yıl önceki dayanılmaz soğuklardan dolayı Bereketli Hilal koridoru kapalıydı. (Fertile Crescent: Haritada gösterilen hilal şeklindeki verimli topraklardan oluşan coğrafya)



51.000 yıl önce başlayan sıcak ve nemli dönem 5.000 yıl sürdü. Yeni iklim koşulları sadece Bereketli Hilal koridorunu açmakla kalmadı, Negev çölü de yaşanabilir duruma geldi.
Avrupalıların atalarından olan N (Nesrin) klanı, 80.000 yıl önce güney Arabistan’a göç eden kavimlerin kollarından biridir. Ancak bu grup, nemli ve sıcak iklim döneminin başlayıp Bereketli Hilal bölgesinin açılmasını sağlayana kadar on binlerce yıl beklemek zorunda kaldı. Sahil boyunca giden kuzenleri için böyle bir kısıtlama söz konusu değildi. Onlar 60-65 bin yıl önce Avustralya’ya kadar gittiler. Arap yarımadasında kalanlar ise ancak 50 bin yıl sonra Levant ve Anadolu’ya, oradan da Avrupa’ya göç etme olanağı bulabildiler.
Maternel R haplogrubundan ayrılan U (Ursula) ve onun bir alt grubu U5, 45-50 bin yıl önce Avrupa’ya geçti. 15.000 yıl sonra kuzeyden gelecek olan bir sonraki göçe kadar Avrupa’nın ilk yerlileri bu gruptur.
Paleolitik Çağ
İnsanların yeryüzünde seyahatlerini incelerken buna paralel olarak o dönemde yaşam koşullarının nasıl olduğunu da bilmekte yarar var. ‘Eski veya Yontma Taş Devri’ olarak tercüme edebileceğimiz Paleolitik Çağ 2 milyon yıl önce başlamış, günümüzden 10-12 bin yıl önce son bulmuştur. Paleolitik dönem, alt, orta ve üst olmak üzere üç çağa ayrılır. Bizim açımızdan özellikle önemli olan üst paleolitik dönem 40.000-12.000 yıl öncesini kapsamaktadır. Bitiş tarihi coğrafi konumlara göre farklılıklar gösterebilir.
Bu dönemde insanlar, avladıkları hayvanlar başta olmak üzere yabani sebze ve meyvelerle besleniyorlardı. Henüz tarım olmadığından gıda üretimi ve yerleşik yaşam düzeni yoktu. Özellikle iklim değişikliklerinden dolayı yeni av alanları aramak üzere göçler olurdu. İnsanlar, kaya altı veya mağaralarda, bunların olmadığı yerlerde ise açık alanda sığınaklarda yaşamışlardır. Bu dönemde basit taş aletler yapılmış, ucu sivriltilmiş bu taşlar silah olarak kullanılarak mamut, geyik gibi büyük hayvanlar avlanmıştır.
Sosyal yaşamda inancın var olduğuna dair veriler mevcuttur. 30.000 yıl önce soyları tükenen neandertalların ölülerini gömdükleri biliniyor. Ayrıca üst-paleolitik çağda insanlar mağara duvarlarına boyalı resimler yapmaya başladılar. Çeşitli hayvan kemiklerinden süs eşyaları, heykeller ve kesici aletler yine bu dönemde yapıldı.
Anadolu üst paleolitik dönemden kalma bulgulara ev sahipliği yapan önemli bir bölgedir. Özellikle Karain ve Yarımburgaz mağaralarında bu döneme ait pek çok kalıntı, el baltaları, iğne, süs eşyaları ve kesici aletler bulunmuştur.





Mezolitik Çağ

Orta Taş Devri, paleolitik çağdan neolitik çağa geçiş dönemidir. Her coğrafyada farklı zaman dilimlerine rastlar. Özellikle Levant için 11 bin yıl önce yarı yerleşik hayatın başlaması açısından önemlidir. Küçük kulübeler inşa edildi, hayvanlar evcilleştirildi. Buzul çağının sona erdiği bu dönemde tarım başladı ve insanlar yerleşik yaşam düzenine geçtiler. Taş, kemik ve fildişinden aletler, ok, yay ve daha pek çok buluş bu çağda icat edildi. Son buzul çağı bittiğinde yeryüzünde insan nüfusu tahminen birkaç milyondu.

Neolitik Çağ
Cilalı Taş Devri 10.000-8.000 yıl önce yaşandı. Artık buzul çağı tamamen sona ermiş ve insanlar tarım ve hayvancılıkla uğraşmaya başlayarak yerleşik hayata geçmişlerdi. Neolitik çağda insanların yaşam tarzı ciddi anlamda değişti, ilk köy toplumları oluştu. Kilden çömlekler yapıldı, ticaret başladı. Gerek arkeolojik kalıntılar, gerekse coğrafyanın tarıma elverişli olması açısından Neolitik çağın ilk defa Levant ve Anadolu’da başladığı tahmin edilmektedir.


Kaynak: www.genomturkiye.com




17 Temmuz 2017 Pazartesi

KIYAFET DEVRİMİ

                                       KIYAFET DEVRİMİ
Derler ya kılık kıyafetle batılılaşma mı olur ? Olur kardeşim bal gibi olur. Japonya bugün Japonya oldu ise, Rusya bugün dünyanın 2. süper gücü ise batılaşma ile oldu .Batılaşmanın temelinde de uygarlaşmak vardır ,gelişmek vardır ,kılık kıyafette bunlardan birisidir.
Japonya bugün Japonya oldu ise bunu Meiji dönemi yapılan devrimlerine borçludur. Yapılan en önemli devrimlerden birisi de kıyafet devrimidir. Japonya Japonya olmasını Meiji zamanında yapılan devrimlere borçludur.
Eğer Atatürk 1920'li yıllarda çağdaşlaşma Doğu'da olsaydı o zaman bu devrimleri Doğu'yu örnek alarak yapardı. Batı bizden ileride olduğu için ,çağdaşlaşmasını tamamladığı için bu devrimleri Batıdan almıştır. Yepyeni bir uygarlık yolu açmıştır. Eğer bugün İslam ülkeleri arasında tek laik ,tek demokratik
(ne kadar sorunlu da olsa) ülke isek ve hala yaşadığımız sorunlara rağmen modern bir devlet isek bunu Atatürk'e ve yaptığı devrimlere borçluyuz. Kimse kimseyi aldatmasın .Kılık kıyafette bir gelişmişlik ölçüsüdür. Ne idüğü belirsiz Arap kıyafetleri bizim kadınımızın giydiği ,giyebileceği kıyafetler olamaz. Çağdaş bireyler olacaksak batının yanında yer alacaksak bunları yapmak zorundayız. Yönümüz akıl,mantık bilim ve uygarlık olmalı.
İsmail YILDIRIM

SEVGİLİ OSMANLI TORUNU

                                                      EY OSMANLI TORUNU
Kendisine Osmanlı torunuyum diyen bir arkadaşın tespit gibi tespit diye paylaştığı yazıya kalemimiz elverdiğince yanıt verelim ve tespitteki hataları tek tek yanıtlayalım. Birincisi Osmanlı devletinin düzenini Chp yıkmadı. Osmanlı devletini emperyalist devletler paramparça etti. Eğer Osmanlı Devleti parçalansa idi emperyalistlerin sömürgesi olacaktı. Osmanlının torunu bunun farkında değil. İkincisi bir devrim yapılırken halka sorulmaz. Yani bir devrim yapacaksınız ve halk oyuna sunacaksınız. Akıl alır gibi değil. Acaba hangi devrim dünyada halka sorularak yapılmış? İkincisi harf devrimi ile bir gecede cahil kaldık söylemi. Osmanlı'da okuma yazma oranı nerdeyse % 100 müşte Cumhuriyet kurulunca bütün bu okuma yazma bilenler yok olmuş sanki. Okuma yazma oranı nerdeyse %3 civarında olan bir devletin durumu ortada iken Osmanlı torunuyum diyen bir arkadaşın nerdeyse bir gecede cahil kaldık demesi gerçekten çok enteresan. Cumhuriyet kurulduğunda toplumda nerdeyse hastaları tedavi edecek doktor bile zor bulunuyordu. Cumhuriyet kurulduktan sonra ise harf devrimi ile Cumhuriyet en büyük atılımlarından birini yapmıştır. Devrim yapılırken ve yepyeni bir devletin temelleri atılırken neden halka sorulmadı demek insanın aklı ile alay etmek demektir. Arkadaş galiba yeni bir devlet kurulduğunun ve Atatürk'ün hedefinin çağdaş batılı ve en önemlisi ilerici bir devlet kurduğunun farkında değil ya da bu arkadaşın en büyük sorunu çağdaşlık ile. Başka bir şey değil. İkincisi şapka devrimi ki çok önemli bir devrimdir. Çünkü Atatürk ve arkadaşları toplumun gelişmesi için batılaşmanın öneminin farkındaydılar. Ancak şunu da belirtmek isterim ki şapka devriminde zorunluluk sadece devlet memurlarına idi. Yoksa halka bu konuda bir baskı yoktu. Şapka devrimi yapıldıktan sonra Atatürk'ün halk ile çekilmiş fotoğraflarına bir baksın. Gerçek Osmanlı veliahtlarına ve sultanlarına bir baksın bakalım nasıl giyiniyorlar? Gelelim astığımız astık kestiğimiz kestik mevzusuna. Düşünün, yepyeni bir devlet kuruyorsunuz ve içerde dışarıda bir çok hain var ve bu devleti yıkmak için her türlü işbirliği ve hainliği yapıyorlar. Ne yapsalardı buna müsaade mi etselerdi? Fetö için acaba siz Osmanlı torunu olduğunu iddia edenler neden idam istiyorsunuz? Fetö ne yapmak istiyordu? Bu devleti yıkmak değil miydi acaba amacı?
Gelelim Arap düşmanlığı konusuna. Osmanlı devletini emperyalist devletler paramparça ederken acaba Araplar ne yapıyordu? Osmanlı devletini arkadan vurmadı mı? Lawrencelar Arapları satın almadı mı?
İngilizlerin bu topraklarda gözü yok muydu? Acaba Atatürk bunlara engel olurken kim İngilizlerle işbirliği yaptı? Atatürk'ü Samsun'dan kim geri çağırdı? Atatürk'e idam fermanını kim çıkardı? Eğer Atatürk bu savaşı vermeseydi Osmanlı Devleti İngilizlerin ya da Amerikalıların sömürgesi olsaydı ne derdiniz acaba? Bu sefer Atatürk'e neden bu ülkeyi kurtarmadı diye yine hakeretlermi ederdiniz? Yani biraz tutarlı olun, Atatürk'ün kurduğu bu Cumhuriyete sahip çıkın yarın çok pişman olabilirsiniz. Türkiye Cumhuriyeti asla İngilizlerin veya bir başka devletin temsilcisi değildir. Bugün ne kadar sorunlu da olsa bağımsız bir devlet kurulmuştur. Esas sorulması gereken soru ülkeyi 1950'li yıllardan beri yöneten sağ zihniyetin Amerikan yardımları ile ülkeyi ne hale getirdiğidir ? Acaba neden Japonya gibi bir ülke olamadığımızdır? Suçlu arayacaksanız bu kişi Atatürk değildir. Suçlu 1950'li yıllardan itibaren ülkeyi Amerika'ya satanlardır. Suçlu köy enstitülerini kapatanlardır. Suçlu batının bilim ve teknolojide durumu ortada iken bilime, gelişmeye karşı çıkanlardır. Suçlu eğitimi yerle bir edenlerdir. Suçlu 15 yıllık iktidarlarında doğru dürüst bir Milli Eğitim politikaları olmayanlardır. Atatürk'e laf edeceğine birazda kendi iktidarına bak. Ne haldesin acaba? Al sana tespit.
İsmail YILDIRIM

20 Şubat 2017 Pazartesi

REFARANDUM STRATEJİSİ

Muhalefetin referandum stratejisi nasıl olmalı ?

Bu referandumda muhalefet ya da kendine muhalifim diyenler nasıl davranmalı ya da nasıl hareket etmeli ? Referandum stratejimiz nasıl olmalı? Öncelikle şunu söylemeyelim ki bu referandum Akp ve yandaşları ne kadar inkar ederse etsin bir rejim oylamasıdır. Bunu unutmamalı ve ona göre davranmalıyız. Referandumda vereceğimiz bir hayır oyu parlamenter rejimin dolayısı ile Cumhuriyet rejiminin devamını sağlayacaktır. Her Atatürkçü ve muhalif buna göre hareket etmeli ve davranmalıdır. Peki neler yapabiliriz? Şöyle düşünelim öncelikle Akp'nin son seçimlerde aldığı oy sayısı yaklaşık 23 milyon civarında. Oran olarak bakarsak % 49 civarında buna Mhp oylarını da eklersek (tabii bu bütün Mhplilerin evet vereceği anlamına gelmez çoğunlukla hayır vereceğini de düşünebiliriz.) yaklaşık % 60 oranında düz mantıkla düşünecek olursak Akp ve yandaşları bunu bu şekilde görebilir. Ancak Mhpnin tabanının % 90 oranında hayır vereceğini düşünürsek ve seçime katılan diğer partilerin % 90 oranında hayır vereceğini, Akpnin milliyetçi tabanının hayır oyu vereceğini düşünürsek hayır oyunun % 50 yi aşması hiçte zor değil. Ancak muhaliflerin yani bizlerin işi şansa bırakmaması gerekiyor. Burda yani sosyal medyada ve çevremizde yani dışarıda neler yapabiliriz? Bunu analiz etmek gerekiyor .
Birey olarak her birimiz çevremizdeki Akpli kişileri, bu konuda onları ikna ederek kimseyi kırmadan ,hakaret etmeden (koyun ,g kılı,bidon kafalı vb hakaretleri etmeden ) geleceğinin de tehlikede olduğunu açıklayarak ikna edebiliriz. Bunu yaptığımızda inanın hayır oylarının çok rahat bir şekilde referandumdan geçeceğini söyleyebiliriz. Dikkat edin iktidar hayır oyu verecekleri terörist,hain vb .yaftalarla kendi yanına çekebileceğini düşünüyor. Halbuki bu çok yanlış bir strateji onlar açısından . Bırakın bunu desinler bizler terörist miyiz? Asla böyle birşey yok ama aklı sıra bunu yaparak seçmeni kendi yanına çekeceğini düşünüyor ama asla başaramaz. Biz bunu yapmamalıyız çünkü evet cephesinden kazanacağımız bir oy o kadar değer li ki. Çevremizde insanları özellikle evet oyu verecek Akp'lileri ve Mhp'lileri kırmadan,incitmeden tek tek sebepleri ile açıklayarak ikna etmeliyiz. Fanatik Akpliler ve Devlet Bahçeli'ye biat etmiş sabit fikirliler ile uğraşmayın onları zaten ne yaparsanız yapın ikna edemezsiniz.
Şunu unutmayın referandumdan çıkacak bir hayır iktidarı,diktatörü belki yıkmayacaktır ama onların bu güç sarhoşluğunu yok edecektir. Belki de olası bir erken seçimde yok olup gitmelerini sağlayacaktır. Çünkü diktatörlerin yıkılışı kolay değildir ama bir kıvılcıma bakar sadece. O kıvılcımda bu referandum neden olmasın? O yüzden buna göre hareket etmeli ve davranmalıyız. Aydınlık bir gelecek bizim ellerimizde, bu oylama karanlık bir ülkede mi yaşamak istersin yoksa aydınlık bir ülkede mi yaşamak istersin bunun oylamasıdır. Buna göre davranmalı ve hareket etmeliyiz. Gelecek bizim, asla umudunuzu yitirmeyin ve ona göre çalışın.


İsmail YILDIRIM