15 Kasım 2015 Pazar

ATATÜRK VE MİLLİYETÇİLİK

 ATATÜRK'ÜN MİLLİYETÇİLİK ANLAYIŞI

Atatürk'ün milliyetçilik anlayışı asla ırkçı bir anlayış değildir. Atatürk'ün milliyetçiliği yurtta ve bütün dünyada herkesi sevme anlayışına sahiptir. Ancak  sözde kendini milliyetçi  ( bana göre ırkçı) olarak tanımlayan bazı  gruplar Atatürk'ün milliyetçilik anlayışını, bilerek ve kasıtlı olarak yanlış yönlere çekmekte ve insanları aldatmaktadırlar.   Bu makalenin amacı bu tür yanlış anlaşılmaları ve tanımlamaları doğru yaparak Atatürk'ün milliyetçilik anlayışının nasıl olduğunu anlatmaya çalışmaktır. O yüzden makale uzunda olsa sonuna kadar okumanızı rica ediyorum. 
  Öncelikle belirtmek isterim ki Atatürk "Yurtta Barış, Dünyada Barış diyen bir önderdi. Atatürk'ün bu sözü Türkiye Cumhuriyeti'nin temel politikası olmuş ve Türkiye'ye yön vermiştir. Atatürk asla Turancı bir insan olmamış ,bu yönde olan insanları yanından uzaklaştırmıştır. Atatürk'ün milliyetçilik anlayışı herşeyden önce insan sevgisine dayanır. İnsanını sevmeyen bir kişi asla milliyetçi olamaz. Bu nedenle Atatürk'ün milliyetçilik anlayışı asla  ırkçı olamaz. O'nun milliyetçilik anlayışı özellikle Yusuf AKÇURA ve Ziya GÖKALP   gibi aydınların anlayışlarından etkilenerek oluşturulmuş bir anlayıştır. Türk Tarih tezinin savunulduğu "Türk Tarihinin Ana Hatları"nın ikinci bölümünde yer alan şu cümleler Atatürk'ün milliyetçilik anlayışını net bir şekilde özetler. Özellikle son cümleye dikkat etmenizi isterim.
  "İnsaflı ve haktanır ve bitaraf (tarafsız) Avrupalı alimlerin fikirlerinden ve delillerinden de istifade edilerek müdafaa olunan tezimizde (Türk Tarih Tezi) hiçbir ırk ve millet için aşağılama ve küçük görme kastı yoktur. Kendi milletini sevdiği kadar başka şahsiyet ve varlıklara hürmet Türklüğün şiarlarındandır." (1)
   Atatürk'ün milliyetçiliği asla ırkçı değildir ,fakat onun milliyetçiliği (ulusçuluğu) , başka ırkları aşağılayan , yok sayan , onların  uygarlığa katkılarını inkar eden ırkçı bir ulusçuluk değildir. O'nun ulusçuluğu ,yüzyıllardır aşağılanan ,uygarlığa yaptığı katkılar gözardı edilen Türk ulusunun tarihteki gerçek rolünü ortaya koymaya çalışan ,evrensel uygarlık değerlerine açık bir ulusçuluktur.Onun ulusçuluğu bencilce ve mağrurca bir ulusçuluk değildir." (2) 
  Ancak özellikle Atatürk'ün ölümünden sonra ki  Chp döneminde Atatürk'ün yurttan kovduğu tarihçilerin yurda dönmesiyle bu kişilerin önemli görevlere getirilmesi Atatürk'ün milliyetçilik anlayışının saptırılmasına neden olmuştur. 1950'den sonra gelen DP iktidarında da Atatürk'ün milliyetçilik anlayışından vazgeçilip yerine Türk İslam sentezine dayalı garip ve anlaşılmaz bir milliyetçilik anlayışı yerleştirilmiştir. Bu milliyetçilik anlayışı ,Türk tarihinin 1071 Malazgirt savaşı ile başlamış olduğunu varsayıp , Selçuklulardan önceki Türk tarihini yok sayan bir anlayıştır. Oysa Atatürk zamanında hazırlanan Türk Tarih Tezi ve Atatürk'ün bizzat öncelik ettiği çalışmalarda Türk Tarihinin sadece Malazgirt savaşı ile başlayan bir tarih olmadığı, ondan öncede var olan bir tarih olduğu yapılan çalışmalarda ortaya konmuştur. Selçuklular ve Osmanlı'nın fetih anlayışını öven bu milliyetçilik anlayışı Türk'ün sadece savaşan bir ulus olduğu asla bilime ve uygarlığa katkı sunmadığı bir anlayıştır. Oysa bu doğru değildir. Atatürk'ün ortaya çıkardığı gerçekler ve Atatürk'ün yerleştirmeye çalıştığı tarih anlayışında Türk ulusu dünya üzerinde uygarlığa ve bilime çok katkı sunmuş bir ulustur. 

   Türkiye'de ırkçı milliyetçilik , "Turancılık " olarak adlandırılmıştır. Atatürk hayatında Turancılıkla mücadele etmiştir.1922-1938 tarihleri arasında Turancı(Pantürkist) eğilimler taşıyan Zeki Velidi Togan gibi birçok kişi Atatürk tarafından görevden alınmış, hatta yurtdışına sürülmüştür. Irkçı- Turancı görüşleri yüzünden Türk Ocakları 1931'de kapatılmıştır. Atatürk'ün milliyetçilik ve Türkçülük anlayışı Yusuf AKÇURA'nın deyimiyle "Demokratik Türkçülük'tür. " Bizde Türkçülük cereyanının gitgide iki kola  ayrıldığını iddia etmek istiyorum. Bu iki cereyan şimdi moda olan tabirlerle tarif etmek istersek , birisine "Demokratik Türkçülük ,diğerine emperyalist Türkçülük diyebiliriz. Demokratik Türkçülük ,milliyet esasını her millet için bir hak olarak telakki ediyor ve Türkler için talep ettiği bu hakkı, diğer milletlere de aynı derece de hak olarak tanıyordu.
   Atatürk, Osmanlı'nın son dönemlerinde ortaya çıkan Türkçülük anlayışını "Ulusçuluk " haline dönüştürmüştür. Ancak Cumhuriyetten sonra ortaya çıkan ve din ile sarmalanan bir başka Türkçülük daha vardır. İşte bu ırkçılık akımının adı Turancılıktır. Nihal ATSIZ gibi ırkçı turancılar , Atatürk'ün ulusçuluk anlayışına karşıdır. Irkçı turancılar, Atatürk'e ve Atatürk milliyetçiliğine düşmandırlar. Örneğin 1930-1940'ların Irkçı- Turancısı  Nihal Atsız, Atatürk karşıtlığını açıkça yazmaktan çekinmemiştir. Orhun dergsindeki yazılarında ,Orta Asyadan bu yana var olmuş ve Türk devletini yok etmeyi amaçlamış " Selanikli gizli Yahudi dönmesi bir cemaatten söz ederek utanmadan Atatürk'ü Yahudilikle itham etmiştir. 1941'de yazdığı Dalkavuklar Gecesi adlı romanına Atatürk'ü temelsiz görüşlere sahip bri devlet başkanı olarak göstermiş ve Dr. Reşit Galip, Dr. Afet İnan Prof. Şevket Aziz Kansu gibilerini "dalkavukları olarak niitelendirmiştir. (3) 

 Bu yüzden Nihal Atsızı savunan çok seven kendine rehber edinen sözde milliyetçi ve Atatürkçü kişiler bu şahsı iyi tanısın ve bu anlayışlarını gözden geçirsinler. 

   Atatürk   milliyetçiliğinin " Yurtta Sulh , Cihanda Sulh "  ilkesinin karşısına Turancı Milliyetçiler "barışseverliğin ,Türkçülüğün düşmanı olduğu" söylemiyle çıkmışlardır. Ulusal egemenlikten hoşlanmayan derinden derine saltanat ve hilafet özlemi taşıyan , Atatürk devrimlerini eleştiren ,demokrasiden hazzetmeyen bu ırkçı Turancıların Atatürk'ten sonraki ilk nesli İslam dinine karşı mesafeli ,hatta Şamanist olarak gören kişilerken,1950'lerden sonra Irkçı Turancı kişiler İslam dinine yönelmişlerdir. (4) 

 Bu anlayışta asla Atatürk'ün savunduğu Demokratik Türkçülük kavramı ile Turancıların savunduğu Emperyalist Turancılık anlayışı ile uzlaşması mümkün değildir ve ırkçı Turancı görüşü savunan bir kişinin Atatürkçü ya da Kemalist olması beklenemez. Olsa olsa Nazi Almanyası gibi belirli bir ırkın üstünlüğünü savunan faşist bir anlayış olur. Bununda hiçbir Atatürkçüde (Kemalistte) olması beklenemez. Kendini gerçek bir Kemalist ya da Atatürkçü olarak tanımlayan kişi yurdunu seven, başka ulusların hakkına da saygı gösteren bir anlayışa sahip olmalıdır. Atatürk'ün ulusçuluğu bu nedenle, kavgacı ve ırkçı bir ulusçuluk değil tam aksine barışçı bir ulusçuluktur. Tabii ki Türkün hakkını savunan ama Türkü başka uluslardan üstün gören ırkçı bir şekilde değil. Düşüncelerimi  Atatürk'ün şu sözüyle bitirmek isterim. 
  "Gerçi bize milliyetçi derler. Ama, biz öyle milliyetçileriz ki, işbirliği eden bütün milletlere hürmet ve riayet ederiz. Onların milliyetlerinin bütün icaplarını tanırız. Bizim milliyetçiliğimiz herhalde egoistce  ve mağrurca bir milliyetçilik değildir."
 Sanırım başka söze gerek yok. 

İsmail YILDIRIM

Kaynaklar:
 Sinan Meydan ATATÜRK VE TÜRKLERİN SAKLI TARİHİ.5. Baskı
 Sayfa: 342-343
 Sayfa: 370-371

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder